29 Ağustos 2016 Pazartesi

DATÇA - PALAMUTBÜKÜ

Marmaris'te kaldığımız Hüner Aparttan sabah saatlerinde ayrılarak düştük Datça yollarına. Yaklaşık 1 - 1,5 saat süren yol boyunca güzel manzaralar gördük. Datça'ya geldiğimizde ilk işimiz yine kalacak yer ayarlamak oldu. 


Aradığımız hemen her yer 250-400 TL arası fiyat verdi. Neyse ki eşim tesadüfen internetten Antik Apart adında bir yer bularak 130 TL'ye anlaştık. Adında da anlaşılacağı gibi otelin resepsiyon bölümü hep antika eşyalar ile dolu. Otel sahibi Tonton bir amca sağ olsun çok ilgili davrandı. 


Gezilecek yerler için tonton amca bize bir tavsiyede bulundu. Amacımız başta Palamutbükü olmak üzere Ovabükü ve Hayıtbükü'nü dolaşmaktı. Öğle saatlerinde denize gidin akşama doğru Eski Datça'yı dolaşın diyen amcanın tavsiyesine uyarak Palamutbükü'ne doğru yola çıktık. Belkide hayatımızda gördüğümüz en temiz denizi gördük burada. 


Hemen şnorkel malzemelerimi alıp daldım denize. Yanı başımdan geçen balıklara bu kadar yakın olmak harika bir duygu oldu benim için. Telefonum için su geçirmez kılıf almıştım. Burada kullanmayacağım da nerede kullanacağım değil mi? Hazırlıklarımı yaparak daldım masmavi sulara.


Su altının güzelliklerini görmeniz için videoyu izleyebilirsiniz.



Sonrasında uzaklara dalıp izledim masmavi denizi dakikalarca. Denizin renginden midir bilmem ama huzur doluyor insan burada. 


Palamutbükü, bunaltıcı sıcağına rağmen tatilcilerin gözde mekanı. Sahil boyunca uzanan kafeteryalarda bir şeyler yiyip içme huzur veriyor insana... Kızım Defne'yle deniz kenarında taşlarla oynayıp kumunda kuleler yaptık.


Sanırım bu denizden kimse sıkılmaz. Akşam serinliğine doğru bu güzel denizden ayrılıp düştük Eski Datça yollarına. Yol üzerinde Ovabükü ve Hayıtbükünü ziyaret edelim dedik. Denize girmeden sadece gezdik.


Yükseklerden gördüğümüz manzara buraların halen bakir ve doğal kaldığını gösteriyordu bizlere. Yanımda eşim ve kızım olmasa çadır kurmalık çok güzel yerler keşfettik.


Yollar aşırı sıcaktan erimiş ve aracımın lastiklerinden tuhaf yapışkan sesler çıkmaya başlamıştı. Şimdi birde bunları temizlemekle uğraşacaktım pufff :( 
Bir çok eriyen asfalt gördüm fakat Datça'da ki en yoğun olanıydı sanırım! Kısa bir süre sonra Eski Datça tabelasından içeri girdik.


Aracımızı uygun bir yere park edip Eski Datça'yı keşfe çıktık. İlk dikkatimizi çeken sokak girişindeki 'Sinekli Bakkal'dı. Sinekli Bakkal ünlü yazar Halide Edip Adıvar'ın en bilinen romanlarından. 


Yine huzur bulduk eski taş sokaklarda. Sessiz, sakin, eski ve doğal. Bizimle birlikte bir çok turist resim çekme yarışındaydı.

Hediyelik eşya satıcıları gözde mekanlardan. Buralara kadar gelipte en azından bir buzdolabı magneti almak şart. Çok güzel el işçilikleri ve süs eşyaları vardı.


Hani bana mı öyle geliyor bilmem ama bu tip tarihi yerlere bayılıyorum. Belkide büyük şehirde yaşadığımızdan hayran oluyoruzdur buradaki sessizliğe!


Eşimle hatıramız olsun diyerek öz çekim yaptık Eski Datça sokaklarında.


Yıllardır duyduğum Eski Datça'yı çok daha büyük bir yer sanıyordum işin açıkçası. Kısa bir sürede tüm sokakları dolaşılabiliyor. 


Zaman içinde kaybolmak istiyorsanız buyurun Eski Datça'ya. 


Etrafın resimlerini çekerken arkamda bulunan 3 velete; "poz verin bakalım gençler" diyerek tanımadığım kişilerle de anımız oldu.


Şimdi gelelim usta yazar Can Yücel'in evine. Can Yücel burada yaşamış ve "Ne harika bir yermiş bu Datça" diyerek özetlemiş buraları. Can Yücel'in evi halen aktif olarak kullanılmakta ve insanların elini kolunu sallayarak girmelerinden rahatsız oldukları için kapı girişine; "Can Yücel evi bir müze değildir. Burası halen ev olarak kullanmaktadır" şeklinde uyarı yazıları asmışlar. Ee haklılar tabi tanımadıkları kişilerin birden evlerine girmesinden herkes rahatsız olur.


Eski Datça sokaklarını daha iyi anlayabilmek için sokak aralarında çektiğim videoyu izleyebilirsiniz.


Eski Datça'yı güzel anılarla sonlandırırken son bir kez daha fotoğrafa çekilip, birazda Datça sahilinde ne var ne yok diyerek sahil yoluna geçtik.


Denize sıfır konumdaki restorantlar sarmış her yeri. Tabi ki buralarda yemek yemek hoş olurdu fakat hava kararmaya başlamış daha fazla geç kalmadan dolaşalım diye yolumuza devam ettik.


Kızım Defne parkı görünce uça uça gitti. Çocuğun gönlü olsun diye oynamasını seyrettik. Bizlerde oturup dinlendik.


Artık hava iyice kararmış biz ise konakladığımız Antik Otelin yolunu tutmuştuk. Günü bu şekilde tamamlayıp kaldığımız odanın balkonunda pratik yiyecekler ile karnımızı doyurup uyuduk. Ertesi günün sabahı serin bir ortamda kahvaltılarımızı alarak güne başladık.


Bugün Datça'dan önce Marmaris'e sonra Köyceğizdeki Yuvarlakçayı ve son olarakta Dalyan'ı rota olarak belirledik. Başka bir anıda görüşmek üzere...

PALAMUTBÜKÜ - DATÇA

0 yorum:

Yorum Gönder