27 Eylül 2019 Cuma

İZNİK

Yalova Bağdat Resortten güzel anılarla ayrıldık ama hala "keşfedecek çok yer var" O yüzden yakın lokasyonlara yol almaya karar verdik. Daha önce yol güzergahımı belirlediğimden İznik'e doğru yol aldık. 


İznik deyince sanırım hemen herkesin aklına rengarenk çinileri gelir. Dolayısıyla hemen her köşe başında çini dükkanları görmek mümkün. Porselenler, fincanlar, tabaklar, nazar boncukları ve benzeri bir çok ürünü satın alabilirsiniz.


Duyduğum kadarıyla çini işlerinin yapıldığı en meşhur yer Nilüfer Hatun Çini Çarşısı'ymış. Aracımızı uygun bir yere park edip bu çarşıyı dolaşmaya başladık. İrili ufaklı 15 civarında dükkanın bulunduğu çarşı girişinde bir kaleden geçiyormuşsunuz hissi veren bir kemer var. Bir tarafında Nikaia ve diğer tarafında İznik yazıyor.


Peki nedir bu Nikaia? M.Ö. 4.yüzyılda Büyük İskender'in valilerinden biri olan Lysimakhos şehri almış eşinin adı olan Nike'den esinlenerek şehre bu ismi vermiş. Dükkanları gösteren mini bir video çekmeyi de unutmadım.


İçeri girip sırayla dükkanları dolaşmaya başladık. Her birinde birbirinden güzel çiniler işlenmiş alıcısını bekliyor.


Hemen her turistik yerde olduğu gibi buzdolabı magnet koleksiyonum için magnet baktık. Madem ki çiniciler çarşısındayız o zaman buraya uygun bir magnet bulma derdine düştük. Ben çini desenli magnet alırken eşim kolye ve bileklik aldı kendine.


Birazda şehir meydanını keşfedelim diye bir süre sonra buradan ayrıldık. Hiç ummadığınız yerlerde bazen bir sokak arasında, bazen bir köşe başında el işçiliği yapan onlarca dükkan gördük.


İstanbul'daki İstiklal caddesi kıvamında araç trafiğine kapalı işlek bir caddeye geldik. Burada da yine bir çok çini ve hediyelik eşya dükkanları gördük.


Bu kadar dolaşma elbette bizi yordu. Üstüne birde oğlum ege "baba kucak" deyince onuda taşımak zorunda kaldım. Çarşı meydanındaki kocaman İznik yazısını görünce durup fotoğraf çekildik.


Sonrasında biraz soluklanmak için meydandaki çeşmeye gittik. Hiç ilginizi çekiyor mu bilmiyorum ama gittiğim yerlerde içtiğim suyun tadı her yerde farklı oluyor. Burası da öyleydi. Tadı eksikmiş, bir aroması yokmuş gibi geldi bana.


Şehrin sembolü haline gelen Ayasofya Camii'nin yolunu tuttuk. Burası 787 yılında hristiyanlığı yaymak için din adamlarının önemli kararlar aldığı bir kiliseymiş. 1331 yılından sonra Orhan Gazi Camii olarak Müslümanların ibadethane olarak kullanması sağlanmış. Cami girişinde bulunan çeşitli ülkelerin ve şehirlerin ismi ne maksatla yazılmış bilemiyorum. Çok araştırmama rağmen her hangi bir bilgi bulamadım.


Yarısı ibadethane yarısı müze halindeki camiye giriş ücretsiz. Caminin ortasında kıbleyi gösteren kırmızı bir halı üzerinde aktif olarak namaz kılınabiliyor. Zamanında kilise olarak yapılan Ayasofya caminin kıble yönü tutsun diye namaz kılınan halılar çapraz olarak yerleştirilmiş.


Camiyi dolaşırken amfi tiyatro görünümündeki alanda hristiyanlık için önemli kararların alındığı yerde duvardaki yanık izleri gözümüzden kaçmadı. En son 1920 yılında yunanlıların burayı yakarak harap ettiği hakkında yazılar okumuştum.


 İznik şehri aslında kaleler ile çevrili tarihi ve güzel bir şehir. Yakınında olmamıza rağmen kaleleri ve civarlarını gezecek vaktimiz olmadığından Ayasofya Camisinden sonra yolumuzu Bursa'ya düşürerek yolumuza devam ettik.

Daha fazlasını keşfetmek için yola çıkın. Keşfedecek Çok Yer Var!

İZNİK

7 Eylül 2019 Cumartesi

BAĞDAT RESORT - YALOVA

Bağdat Resort 2 yıldır her uzun yola gittiğimde uğramak istediğim bir doğa oteliydi. Yalova ve Kocaeli sınırında yer alan bu oteli her aradığımda maalesef doluydu. Bu sene 2 ay önceden rezervasyon yaptırıp tatil planlarımı ona göre şekillendirmeye başladım. Yazının hemen başında belirteyim gördüklerinizden çok daha keyifli bir mekan olduğunu garanti ederim. Otel Yalova tarafına yakın olduğundan İDO deniz otobüslerinden günler önce bilet aldım ve yolculuğumuz sabah saatlerinde başlamış oldu.


Deniz otobüsüne bindikten 45 dakika sonra Yalova'ya ulaştık. Otel girişleri öğle saatlerinde olduğundan vakit geçsin diye öncelikle sahildeki deprem anıtı dolaştık. Vefat edenlere tekrar tekrar Allah rahmet eylesin.
1999 depreminde ölenler adına yapılmış anıt
Sonrasında kahvaltı için Köfteci Yusuf'a uğradık.

Artık yavaş yavaş otele geçme zamanı gelmişti. Şehirden git gide uzaklaşarak köy yollarından geçtik.(Arabaya yeni cila çekmiştim toz oldu gitti:) ) 



Bağdat Resort ilk başta restoran olarak hizmete başlamış ve gelen ziyaretçilerin tavsiyeleri doğrultusunda bugün ki halini almış. Kapıdan girince sizi önceden restoran olarak kullanıldığını düşündüğüm yer terk edilmiş olarak karşılıyor. Buranın karşısında bulunan demirden bir asma köprü üzerinden geçerek otoparka geliyorsunuz. Eşyalarımızı arabadan alarak bu muhteşem doğa oteline giriş yaptık.


İlk izlenimimiz iyi. Kapıdan girişte bizleri sevimli hayvanlar karşıladı. Kızım Defne ve oğlum Ege bir süre hayvanlar ile koşturdular. Bu sırada odamızın hazırlandığı söylendi.


Havanında etkisiyle havuz kenarındaki kabinlere gidip odamız hazırlanana kadar kendimi havuza attım. Serinlemek hiç bu kadar güzel olmamıştı :)


Yemyeşil doğa içinde masmavi havuzun keyfi inanın muhteşem. Ben havuza girdikten sonra çocuklarda heves etti ve yanıma geldiler


Bu sene ilk defa havuz ile tanıştık. O yüzden çocuklar havuzdan çıkmak istemediler. Akşam saatlerine kadar hiç havuzdan çıkmadık desem yeridir. 


Odamız çoktan hazır olmuştu fakat biz havuz sevdasından ancak odamıza gidebildik. Toplamda sanırım 15 civarı bungalow tarzı ahşap evlerden vardı. Biz baştan 3. bungalowdaydık. Otel sabah kahvaltısı dahil akşam yemeği ücretli konseptinde hizmet veriyor. Her bungalowa ait masa ve sandalyeler var. Akşam yemeğini ister otel menüsünden ücretli olarak yiyin isterseniz de bizim gibi dışarıdan getirdiklerinizi evinizin önüne kurarak yiyebilirsiniz.


Hava yavaş yavaş kararmaya başladı ve dağ evi görünümünde olan bungalow evimizin ışıklarını yaktık. Gündüz oldukça sıcak olan hava akşam serinlemeye başlamıştı. Ortam çok keyifliydi. Bir yandan cırcır böcekleri diğer yandan rüzgarın ağaç yapraklarını süzmesi doğal meditasyon yaptırdı ruhumuza...

Ertesi gün sabah erkenden uyandım. Herkes uyurken şortumu giyip sabahın ilk ışıklarıyla havuzun yolunu tuttum. Kimse yoktu. Kocaman havuz bana kalmış gibiydi :)


Sizi bilmem ama benim hayallerimden birisidir böyle bir sabaha uyanmak. Mis gibi hava, masmavi havuz, sessizlik ve sakinlik cümlesi özetliyor ortamı...


Yaklaşık 1 saat kadar bir o yana bir bu yana yüzdüm ve uyandım. Kurulanıp bir süre şezlongta dinlendim. Bizimkiler o saatlerde uyanmıştı. Bende üstümü giyip sabah kahvaltısı için otelin restoran bölümüne geçtim. Menü oldukça güzel ve zengindi.


Menüde bir çok kahvaltılığın yanı sıra 3 farklı sıcak menü çömlek tabaklarda servis ediliyor. Bunlar sucuklu yumurta, patates püresi üzerine eritilmiş kaşar ve peynir üstü eritilmiş kaşar. Hepsi oldukça güzel ve lezzetliydi. Tesisin kocaman yeşil alanını fotoğraflaya fotoğraflaya odamızın yolunu tuttuk.


Hemen belirteyim bu ortamı yaşamak için illa konaklamanız gerekmiyor. İsteyenler günübirlik olarak da tesisten faydalanabiliyor. İstanbul'da yaşayanlar için ister arabanızla, ister Pendik veya Eskihisar-Topçular feribotları ile Yalova tarafına günübirlik geçebilir ve akşamında dönebilirsiniz. Günübirlik kahvaltı kişi başı 45 TL, Havuz kullanımı kişi başı 50 TL olarak fiyatlandırılmış(2019)
.

Öğle saatlerine doğru yeniden havuzun yolunu tuttuk. Sanırım yeşil içinde mavi, mavi içinde yeşilin hastasıyım. Bu 2 rengi aynı karede görmek içimi huzurla doldurdu. Bir süre yüzüp şezlonga geçtim. Önceden marketten aldığımız bazı içecekleri odamızdaki buzdolabından getirerek havuz başında içtik.


Tatil demek birazda yemek-içmek değil mi zaten :) Çalan müziklerde güzel, ortamda şahane insan daha ne isteyebilir ki? Bir süre sonra havuzdaki kızım beni de çağırdı ve yanına gittim. Havuzda kızımla fotoğraf çekildik.

Akşam saatlerine kadar yüzüp eğlendik. Dün akşam yemeğini marketten aldıklarımızla geçiştirmiştik. Bugün ise otelin kendi menüsünden yemek yemeği tercih ettik ve restoranın yolunu tuttuk.

Restoran bölümünün arkasında çokta fazla akıntısı olmayan bir dere ve kayalık manzarası var. Yani yemek yerken yine doğal bir ortamda yiyorsunuz.


Yemekten sonra kocaman yeşil alanda sevimli bir köpek ile oynadık. Biran gaza gelip köpeğe şapkamı frizbi gibi fırlattım. Köpeğinde oynayası varmış bir tuttu ki şapkamı sormayın. Detaylar videoda...


Günü bu şekilde sonlandırdık. 2 gece 3 gün olarak geldiğimiz Bağdat Resortte son sabahımıza uyandık. İstanbul'da iken uyanamayan biz doğanın kollarında sabah erkenden uyanıyoruz.


Bugün oteldeki son günümüz. Dün sabah erkenden uyanıp tek başıma havuza girince kızım heves etmiş. "Beni de uyandır beraber gidelim baba" deyince sabah kızımla son kez havuzda 1 saat kadar yüzdük.

Ardından kahvaltımızı yapıp eşyalarımızı toplayarak öğlen saatlerinde yola çıktık. Bizim için güzel bir deneyim oldu. İstanbul'a yaklaşık 1,5 saat uzaklıktaki bu doğa oteli bence velinimet. Elimden geldiğince tecrübelerimi aktarmaya çalıştım. Daha fazlasını keşfetmek için yola çıkın. #keşfedecekçokyervar 

BAĞDAT RESORT-YALOVA