15 Ekim 2014 Çarşamba

YEDİGÖLLER BOLU

YEDİGÖLLER BOLU

Temmuz Ağustos ayında çıkmayı düşündüğümüz tatil planlarımızı iş sebebiyle ileri bir tarihe ertelemiştik. Belki de bu sene tatile çıkamayacaktık derken her bayramda memleketimiz olan Cide-Şenpazar'a gitmek yerine, planladığımız tatile gitmeyi uygun gördük. Her sene yola çıkmadan önce gideceğim yerleri internetten araştırıp not aldım her zaman ki gibi.


Yola çıkmadan 1 gün önce eşyalarımızı arabamıza yükleyerek yola koyulduk.


Yola çıktıktan kısa bir süre sonra Defnemin hali şekil 1-A daki gibiydi :) Çubuk krakerinide hiç bırakmaz...Uyurken bile... :)


Yol üzerinde hemen her uzun yola çıktığımızda uğramadan gitmediğimiz PARK SHOP dinlenme tesisine giderek kahvaltı yaptık. Gerçi biz oraya vardığımızda öğlen saatleri olmuştu. Canım iskender çektiğinden ben iskender yedim, eşim ise Çorba ve tost yedi.


Yemeğimizi yedikten kısa bir yolculuk sonrasında ilk hedefimiz olan YEDİGÖLLER tabelalarını görmeye başladık. Ana yoldan 42 KM kadar uzakta olması biraz vaktimizi alsa da bu doğa harikasını görmek için yola koyulmaya değerdi.


Çok güzel olmayan çokta kötü olmayan bir yoldan kilometrelerce çok hız yapamadan ilerlemeye başladık.Yolu yarıladığımız sıralarda çoğu zaman önümüzü dahi göremediğimiz kadar sis ile kaplı yollardan geçtik.


Sarsıntılı bir yolculuğun ardından nihayet YEDİGÖLLER milli parkına ulaştık. Buranın sınırlarına girer girmez yollar birbirine geçmeli kilit taşlarla döşenmiş olduğundan bundan sonraki seyrimiz rahattı. Tozlu topraklı yollardan aracım epey kirlenmişti.


Yavaş ve virajlı yollardan geçerek ilk gördüğümüz teras yerinden aşağıda gözüken göle karşı poz verdik.


Bir kaç resimden sonra aracımıza binerek aşağıya doğru ilerlemeye devam ettik. Giriş ücretli olduğundan 10 TL ödeyerek içeri girdik. İlk olarak bizi İNCEGÖL karşıladı.


Göle karşı ilk prof fotoğrafımı çekerken eşimde beni çekmekle meşguldu.


Arabayı park ettiğimiz yerin biraz ilerisine yürüyerek diğer göle doğru yola koyulduk. Ahşaptan olan yapıları hep sevmişimdir. Burada da göl tarafına geçebilmek için ahşaptan yapılan köprü üzerinden diğer göle geçtik. Hava serin olduğundan Defnemi battaniyeye sararak dolaşmak zorunda kaldık.


Diğer gölün kenarında bir çok kişinin burada çadır kurup geceyi burada geçireceğini anladık. Bizimde çadırımız var fakat hava serin olduğundan kızımız Defne'yi hasta ederiz diye konaklamayı düşünmedik.


Orman içinde yürüken ağaçlarda oluşan mantarları resimledim.


Toprak olan yerlerde hiç ummadığınız anlarda bile karşımıza birden mantar çıkabiliyordu.


Zehirli olanlarınıda bildiğimizden çokta dokunmadan dolaşmaya devam ettik. Girişte bilet kesen görevlinin yanına giderek burada konaklamak için bungalow odalarının olduğunu okumuştum diye sordum. Bungalowların az ileride olduğunu fakat tadilat nedeniyle hizmet vermediğini öğrendim. Yinede yakınına giderek biraz inceledim.


Tadilattan sonra sonbahar yada kış aylarında buranın keyfine doyulmayacağını düşünüyorum. Buradan Büyük Göle doğru devam ederek, göl üzerine kurulmuş ahşap balkonda fotoğraflar çekerek devam ettik gezimize.



Defneme poz vermek için 40 takla attım diyebilirim. En sonunda el işaretimle kameraya baktırabildim :)))



Böyle bir yere gelip ailece resimimiz olmadan olmaz diyerek fotoğraf makinesini birisine vererek resmimizi çekmesini rica ettik.


Ya çeken adam çok güzel çekti yada biz çok güzel bakan bir aile olmuşuz resimde :) 


Bulunduğumuz yerin ilerisinde yine ahşaptan köprüler vardı ve yine bu köprülerin yakınlarında konaklayan birilerinin çadırlarını gördük.



Gözüken köprüye doğru yürürken Defnem sıkılmış olacak ki kucağımızdan inmek istedi. Bende onu köprü üzerinde yürüterek neşelenmesini sağladım.


Yine aynı yerde almış olduğum LG G2 telefonumun resim kalitesini denemek amaçlı makro bir çekim yaptım. Sonuç mükemmeldi. Paylaşmak istediğim için resmide yayınlıyorum.


İsmini bilmediğim diğer göle doğru yürüyüşümüzü yaptıktan sonra göl üzerine düşmüş yapraklar bize resim çekme imkanı verdi.



Göller farklı olsada hemen hemen manzaralar birbirine benzerdi. Karnım açıktığından yemek için küçük bir büfeye geçtim. Fiyatını sormadan bir köfte ekmek ve ayrana 18 TL verince içime oturdu :) Zaman hızla geçtiğinden konaklamak için yer bakacaktık. Buraya en yakın konaklama yerinin 24 KM kadar uzaktaki bir köy olduğunu öğrendik. Yönü DEVREK tarafına doğruydu. Ertesi gün ki hedefimiz Kapadokya olduğundan yolu uzatmadan geldiğimiz 42 KM'lik yolu sabırla tekrardan geri döndük. Aracıma yakıt almak ve yıkatmak için bir benzinlikte durduk.


 Yıkama işleminden sonra Ankara'ya kadar gittik. Aracımdaki Navigasyondan Ulus'ta bir sürü otel buldum. Kişi başı 25 TL lik yerlerde vardı oda fiyatı 90 TL olan yerlerde. Ucuz otelleri beğenmediğimden GRAND 52 OTELİ tercih ettim. İhtiyacımızı fazlasıyla karışıyordu. Defnem bütün gün arabada sıkılmış olacak ki koskocaman yatağı görünce bir o yana bir bu yana oynamaya başladı.


Biraz TV izledikten sonra gece lambası niyetine tavandaki renkli ledleri yakarak uykuya daldık...



YEDİGÖLLER BOLU

0 yorum:

Yorum Gönder