4 Eylül 2017 Pazartesi

KUŞADASI - PALMİN HOTEL

Yine bir bayram zamanı ve şehirden kaçış için kolladığım fırsatlardan birini yakalamış bulunmaktayım. 1 aydan beri rota oluşturmaya başlamıştım ki eşim "inşallah bu sefer oradan oraya koşturmalı bir rota çizmiyorsundur" diyerek bütün hevesimi içime gömdü. Tanıyanlar bilir kızım Defne yaramazlığının zirvesinde, oğlum Ege ise günün her saati ağlamak ile meşguller. Bu seferde eşimin dediği olsun diyerek başladık tatil sitelerinden her şey dahil oteller aramaya. Beğendiğimiz bir kaç otel arasından eleme yaparak Kuşadası'ndaki Palmin Hotel'e karar verdik. Benim içinde yeni bir deneyim olacak olan Palmin Otel ile 4 gece 5 gün için 1400 TL'den anlaştık. Son zamanlardaki favori içeceklerim arasında bulunan soğuk kahveleri yol boyunca içmek için geceden buzdolabına koymuştum. Onları sabah arabanın torpidosuna koyup saat 7:00 sularında yola çıktık.


Bu sene İDO deniz otobüslerinin fiyatlarında indirim yaptığı haberlerini duymuştum. Yıllar önce 65 TL'ye yaptığım yolculuğu bu sefer 47 TL'ye yaptım.


Kahvaltı yapmadan yola çıktığımızdan karnımız açtı. Vapurun kafeteryasından simit ve çay alarak açlığımızı bastırdık. 




Pendik İDO limanından başlayıp Yalova'ya kadar uzanan deniz yolculuğumuz 45 dk. kadar sürdü. Kahvaltı için kendimi Susurluk'ta bulunan Düzdağ tostçusuna saklıyordum. Ege tarafına her geldiğimde Susurluk Yörsan tesislerine uğrardım. Son yıllarda özellikle ayranının sıradan olması beni buradan soğuttu. Sıkı takipçisi olduğum BİZ EVDE YOKUZ gezgin çiftinin bir yazısında Düzdağ tostçusunun namını okumuştum. Susurluk tostu bilinenin aksine mihaliç peynirinden yapılıyormuş. Üzerine domates salçası sürerek servis ediyorlar. Tostun yanında domates ve biber ikram ediyorlar. Tostu kadar ayranın tadı da harikaydı! Köpüklü köpüklü ayranı içmeye doyamayacaksınız!...


Karnımızı doyurduktan sonra hiç mola vermeden düştük Kuşadası yollarına. Susurluk'tan yaklaşık 4 saat sonra Kuşadası tabelaları karşıladı bizleri.


Kısa bir süre sonrada nihayet Palmin Hotel'e vardık. Girişte güzel ve ilgili karşılandık. Otelin ön ve arka cephe olmak üzere 2 farklı türde odaları mevcut. Rezervasyon sırasında havuz cephesinden ve üst katlardan oda istediğimi özellikle belirtmiştim. Hiç bir sorun yaşamadan odamıza yerleştik. Balkondaki manzaramız güzel vakit geçireceğimizin habercisi gibiydi.


Otelde sabah, öğle ve akşam yemekleri açık büfe olarak veriliyor. Bunun yanı sıra öğle yemeğinden sonra snack ikram adı altında fast food tarzı ürünleri havuz kenarında alabiliyorsunuz. İçecekler gün boyu ücretsiz. Gittiğimizde öğle yemeğini kaçırdık fakat snack ikram ile yeterince doyduk.


Ben ve kızım Defne bir kaç saat havuzda oyunlar oynayarak geç saatlere kadar eğlendik. Tesis içinde buhar odası, sauna, jakuzi, masaj salonu, kuaför, kapalı havuz, spor salonu, mini market, takı dükkanı, Tv odası, kadınlar plajına gün boyu servis ve Türk hamamı mevcut. Öğleden sonra giriş yaptığımızdan ilk günümüzü neyin nerede olduğunu keşfederek geçirdik. Kapalı havuzda kimseler yok iken bir süre burada yüzdüm.


Akşam saatlerinde onlarca çeşit yemekten dilediğimizi yedik. Hepsi lezzetli ve bazısı ilk kez gördüğümüz yemek türleriydi. Hiç bir şeyden kısılmamış yaklaşık 100 çeşit yiyecek vardı.


Günün gecesinde balkonumuzdaki manzaramız da mutlu olmamıza yeterliydi.


Ertesi gün yol yorgunluğunu atmış olmanın huzuruyla daha enerjik olarak uyandık. Sıkı bir kahvaltının ardından aquapark kaydıraklarına gittim. Daha önce kullanmadığımdan ilk önce turuncu kaydırağa binmem tavsiye edildi. Sonrasında diğerlerine binerek eğlenceli vakit geçirdim.


Otelin sabah saatlerinde başlayıp akşama kadar uzanan sıkılmayacağınız bir çok aktivitesi mevcut. Benim en zevk aldığım havuz içindeki voleybol oyunuydu. Eğlence ekibinden gelen bir arkadaş hakemlikte yapıyordu.


Bunun gibi havuz içinde maç, dart oyunu, kayık üzerinden düşürmece gibi farklı oyunlarda yapılıyor. Bu aktiviteler gün boyu yapıldığından sıkılacak vaktiniz olmuyor. Çocuklar için ayrı havuz olmakla birlikte eğlenceli ve yine aktiviteli zaman geçirebilecekleri çocuk oyun odaları mevcut. Kızım Defne bu eğlence odalarını çok sevdi.


Yüzme bilmediği için havuz içinde uzaklaşamayan Defne hanım ona aldığım şişme can yeleğiyle "artık tutmana gerek yok baba" diye özgüvenini gösteriyordu bana.


Karnımız o kadar toktu ki acıkmaya fırsatımız dahi olmuyordu. Artık yemekleri 1 öğün atlayarak yemeye başladık. Yorulunca da kendimize soğuk bir şeyler alıp yemek terasında yudumladık.


Otelin imkanları güzel olsa da Kuşadası gibi turistik bir yere gelip de gezmemek olmaz. Aktivite ve yemekleri bir kenara bırakıp, eşimle ilk evlendiğimde yaptığım ege turunda uğradığımız Zeus Mağarasına gittik.


Zeus mağarası Dilek yarımadasının hemen girişinde bulunuyor. 6 yıl öncesine kadar pek bir değişiklik olmamış burada. Sadece girişi biraz daha düzenli bir yol yapılmış. Giriş ücretsiz.


Zeus mağarası için bir kaç efsane duymuştum. 1.si gök tanrısı olan Zeus denizler tanrısı Poseidon'u kızdırdığında bu mağarada saklanıp dinleniyormuş. 2.si ise antik dönemlerde krallar toplantıdayken kraliçeler burada yüzüyorlarmış. Ayrıca su içindeki minerallerin cilt hastalığında olumlu etkileri olduğu söyleniyor. Mağaraya karşı şöyle bir öz çekim yapayım derken eliyle işaret yapan abiyede selamlar olsun bu arada :)


Zeus mağarasından sonraki durağımız Güvercin adasından kalkan tekneler. Gidenler bilir o yol üzerinde araç park edecek yer bulunmuyor. Mecburen otoparka bırakmanız gerekecek. Otoparkın saati 10 TL ve gecikirsek 20 TL olabiliyormuş. Bu zamana kadar hiç otopark ve yol kenarı parkına para vermeyen birisi olarak aracı güvercin adasının ilerisinde bulunan bir sokak arasına bıraktım. Eşim ve oğlumu limanda indirmiştim fakat kızım benimle gelmek istediğinden beraber yürüyerek geri döndük.


Kuşadası, Zeus mağarasında olduğu gibi tekne turunda da çizgisini bozmamış. 6 yıl önce yaptığımız mehtap turu adındaki tekne turu halen kişi başı 5 TL'ydi. 2 çocuk içinde para almayınca 4 kişi 10 TL'ye tekne turuna çıkmış olduk. Otoparktaki abiye selam olsun :) ...


1 saat kadar süren tekne turunda püfür püfür esen rüzgar bizleri rahatlatmıştı. 


Güvercin adasının etrafını turlayıp bir süre ege denizine açıldıktan sonra geri döndük. Müzik sistemi ilk başlarda vasat olan tekne meğerse sesini çok açmamış. Dönüşümüzün son 10 dk.sı gümbür gümbür müzik ile son buldu.


Dolu dolu geçirdiğimiz günün ardından otele geri döndük. Günlerdir yediğimiz fazla yemekten olacak ki bu seferde çabuk acıkmaya başladık. Yemeğin ardından her akşam önce çocuklar için müzik eğlencesi sonrada animasyon ekibinin gösterileriyle mest olduk. Ateş gösterisi ve Kenya show adındaki gösteriler fazlaca beğenimizi kazanmıştı. Bizlerde bir anımız olsun diyerek Kenyalı emekçi yoldaşlarımız ile fotoğraf çekildik :) 


Ailece istediğimiz gibi bir tatil geçirdik. Fakat 10 yıldızlı bir otelde olsa sürekli aynı yerde olmak beni sıkıyor. Benim gezip tozmam doğaya karışmam lazım :) 2 çocuk ile bu kadarını yapabildik. Fakat dönüş yolunda farklı rotalar çizeceğim kesin... Palmin'den selamlar...


KUŞADASI - PALMİN HOTEL

0 yorum:

Yorum Gönder